15 Temmuz 2012 Pazar

BİR VARMIŞ, BİR YÖK’MÜŞ

Faturalar-100 TL, Ev kirası- 500 TL, Kitap-kırtasiye-200 TL, Harç-850 TL , Yemek - Kalmıyor! Artık listede sağlık, kültür-sanat, gazeteyi yazmaya yer kalmıyor. Zaten insanca yaşamaya ne gerek var. Yaşamak için yemeğe de para kalmıyor. Sahi… Sorsak söyler mi DEÜ yemekhane şirketinin biricik patronları. Nerededir su at eti kasapları. Gerçi ‘yok’ ona bile para kalmıyor. Ve biz yokun hesabını yaparken; yaz boyu günde 12 saat güvencesiz çalışıp ancak 1 dönemin harç parasını toplamışken ona da zam geliyor. Demek ki birilerine de yeterince kar kalmıyor.

Veee çılgın proje: kredi başı ücretlendirme hemen devreye sokuluyor…

26 ağustos 2011 deniliyor yasanın onayı için. Kim inanır buna? 30 yıl önce onaylanmış bu yasa. 30 yıl önce o malum darbeden sonra ilk yanlışı görüp susanla baslamış onay. Sonra kime oy verdiğini umursamayan ilk kişi girmiş kuyruğa, bir onay olaylara karışmam deyip gazete bile okumayı unutan gençten, bir onay da İngilizce makale yazıp bununla övünürken ülkesindeki yanlısı anlatmayan akademisyenden. Gün gelmiş gazeteler satılmış, onaylamış gazeteci sahipleri de bunu. Sonra seçimler olmuş yıllarca, yine oy vermiş birileri aynı bakış açısıyla. Sonra O genç hiç gazete okumadığından bilememiş hangi gazeteci satılmış. Ve okuduğu gazetecilere, derslerdeki akademisyenlere bakıp sanmış ki ona bedava vizeler verilecek. Avrupalı gibi okuyup Avrupalı gibi ise yerleşecek. Ama yaz boyu hiç de anlatılan toz pembe Avrupa çalışma şartları yokmuş karşısında şimdiyse daha reklam panolarıyla süslü okulunda gözü tekrar boyanmadan banka kuyruğunda öğrenmiş 30 yıllık onayın bedellerinden sadece birini.

Evet! 850 lira borcu da gördük genç yaşımızda. Oysa makarna, bulgur pilavı yemek yetiyordu borçtan sakınmamıza. ’Olsun. Bu da deneyimdir. Öğrenim kredisini öderken yabancılık çekmeyiz’ dememizi mi beklediler bilinmez. Ama bu kadar da kanaatkar olmadı eşkıyalar. Olmadık. Belki başkaları bu süreci sadece Avrupa’da diplomamız geçerli olsun diye başladığına inandırmaya çalışabilir. Belki bilimin, kültür-sanatın yuvası üniversitelerde bile dünyadan bir haber yaşayan ama ne olacak kariyerim deyip hayatta sadece kendi çıkarlarını sorgulayan insanlar buna inanabilir. Ama biz Bologna sürecini biliyoruz. Dolmabahçe’den biliyoruz, üniversitenin asıl öznelerinden biz öğrencileri içeri almadan sermayeyle yapılan toplantılardan biliyoruz, her dönem harcı yatıramazsak gidecek emeklerimizi biliyoruz, sınavlar, dershaneler, şifreler, sürekli değişen sistemlere rağmen üniversiteyi kazanabilmiş arkadaslarımızın harç ödeyemedikleri için üniversite kapısından döndüklerini biliyoruz. işte bu yüzden susmadık, susmuyoruz.. Ülkenin her yerinde üniversitelerde kayıt dayanışması inisiyatiflerini kurarken yaşadığımız dayanışmanın güzelliği bize üniversitelerin sadece piyasaya rekabet ederek para kazandıracak müşteriler yetiştiren bir kurum değil geleceği beraber yaratacak bizlerin başka bir dünyanın ilk adımlarını atacağı yer olduğunu bir kez daha gösterdi. Ve bu inançla 8 ekimde Ankara’ya geleceksizleştirmeye, yarının işçileri olan bizleri işçiyken işsiz etmeye çalışanlara dur demeye giderken sadece bugün adına değil geleceği yaratan bir geçmiş adına da haykırdık ve 68 çağırıyor dedik. Türkiye’nin her köşesinden 10000’lerce insanla orada sadece işçiyken işsiz olmaya değil, öğrenciyken müşteri, akademisyenken, işçiyken, memurken ücretli köle olmaya karşı haykırdık. Şimdiyse Türkiye’nin her yanında sesimizi AKP’nin YÖK’üne karşı yükselterek, üniversitelerimizi piyasacı ve gerici saldırıya karşı savunarak, geleceğimizi AKP’ye teslim etmeyerek 68’in çağrısını tekrar ediyoruz!


Bi Haber Sayı:1



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder