21 Temmuz 2012 Cumartesi

İNSANA, İNSANCA YAŞAM GEREK

Hatırlayamadığımız yıllarda “Merhaba!” dedi bize bu yaşam. Belki bir tokatla, belki bir bağırış, bir yüceltiş veya bir aşağılamayla, bir küfür, bir azarlamayla, belki zorla söyletilmeye çalışılan ve anlamaya çalıştığımız kelimelerin dışında onların da anlamadığı “yüce” sözlerle “Merhaba!” dedi bize yaşam. Yani, tahmin edersiniz ki hiç de insanca değildi bu yaşam. 

Hani bir oyun vardır, çekiçle beklersin delikten yaratıklar çıkar vurursun kafalarına. Yaşadığımız şey adeta bu oyuna benzer. Kapitalizm elinde çekiçle, kafamıza vurmak için bizim dünyaya gelmemizi bekleyen hırslı bir çocuk gibidir. Hemen indirmelidir çekici yoksa yaratık konuşup soru sormaya başlar. Taze gözlerden çelişkinin en yamanı bile kaçamaz. (Bir araştırmaya göre bebekler bilmem kaç aylık olduktan itibaren ortamdaki hiyerarşiyi algılarmış.) Ama kafaya darbeyi yiyene kadar. Hem “yaratık“ tehlikesi ortadan kalkmıştır hem de puanlar katlanmıştır. 

Ölçeğimizi biraz büyütecek olursak kapitalizm, köylerin, şehirlerin, ülkelerin hayatlarına da aynı hızla sorgusuz, sualsiz adeta paldır küldür girer. Yine birçoğumuzun hatırlamadığı tarihlerde Rusya’da fiilen yaptığı gibi. Kapitalizm adeta bulaşıcı bir hastalığa benzer, hızla yayılır vücuttan vücuda, hücreden hücreye… Girdiği vücutlardaki bütün hücrelere işlemek ister. Afrika’daki kabileyi de Ege’deki köyü de es geçmez. Tohumuna, oyununa, kıyafetine, evine, dağına, ovasına, aracına, müziğine, eşeğine yabancılaştırır insanı. Okuma yazma bilmeyen teyzelerimiz cep telefonuyla konuşmayı, kontör almayı veya faturayı ödemeyi çatır çatır bilir. Yani kafaya gelen çekiç darbesiyle rotayı şaşırır insan. 

Geçenlerde izlediğim Entelköy Efeköy`e Karşı filmindeki Efeköy de bu köylerden biri mesela. Tam da bahsettiğim gibi yanı başında ki güzelliklerden, tarihten bihaberler. Hatta yeri gelirse sersemlik bu ya para için bunları çatır çatır satarlar. Gübrenin bile ne işe yaradığını unutmuş, “Allah” ne verirse onu alan bir köy halkı. Yaşamı gösteren biri de yok ki, Halikarnas Balıkçısı gibi şöyle kafası çekiç kıranlardan. Anlayacağınız rotayı çoktan şaşırmış bir grup insan. Yönetmen onlara öyle bir oyun oynamış ki en son köydeki hor görülen 80 darbesi ‘mağduru’ sosyalistin eline düşürmüş. Bu bana “Sosyalist Monopoli”`yi hatırlattı. Amerika`da bir üniversitede bu haline getirilen oyunda kapitalist mantıkla oynayanlar batıyor. Oyunu bulanlar gerçekten yola çıkmış olmalılar. Çünkü kapitalizmin insanlığa neler getirip insanlıktan neler götürdüğü ortada. 

Neyse ki insanın en sağlam yerlerinden biridir kafası (bazıları çabuk kırılsa da bazıları çekiç bile kırar). Kafatasımızın içinde yeşillenmemiş bir tohum gibi bekler “insanca yaşam” fikri. Belki çekiçler durmaz ama, hala doğadan olan parçamız bize kendini hatırlatır ve her baharda tekrar dener yeşillenmeyi. Budur bize hala insanca yaşam düşleri kurduran.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder