21 Temmuz 2012 Cumartesi

SÖYLEŞİ – EGE ÜNİVERSİTESİ TIP ÖĞRENCİ KOLU

Dünya çapında neo-liberal ekonomi politikalarının etkinlik kazanmasıyla, artık herşey meta değeri taşımaya başladı. Kuşkusuz bu metalaşma-piyasalaşma işi en temel hak alanları olan sağlık ve eğitim alanlarını da vurdu. Özal ile başlayıp Demirel, Çiller, Yılmaz, Ecevit ve en son AKP’de son halini alan bu neo-liberal saldırılar, insanların yaşama haklarına dahi göz dikmeye hazır görünüyor. Bu metalaştırma-piyasalaştırma saldırıları ülkemizde son olarak kendini sağlık hakkı alanında gösteriyor. Devletin tüm yurttaşlarına ücretsiz sağlaması lazım gelen en temel insan haklarından biri olan sağlık hakkı AKP hükümeti ile piyasanın acımasız ellerine bırakılmak isteniyor. AKP son yasalarla paran kadar sağlık uygulaması başlatıyor. AKP’nin son yasalarıyla insanlara paraları yoksa ölme hakları, eğer zenginlerse iyi sağlık hizmeti satın alma hakkı sağlanıyor. Biz de son uygulamalara karşı sesini en yüksek perdeden çıkaran, mücadele eden bir yapılanma ile yani tıp öğrencilerinin mücadeleci sesi Ege Üniversitesi Tıp Öğrenci Kolu ile hem çalışanların hakları, hem de halkın sağlık hakkı için sürdürdükleri mücadelelerini ve bu yasanın bize ne getirdiğini konuştuk. 

- Bi Haber Fanzin: Öncelikle son düzenlemeler öncesi sağlık sisteminin durumunu bize anlatabilir misiniz? 

- Ege TÖK: Son yıllarda sağlık alanında önemli değişiklikler hayata geçiriliyor ve üzerinde yoğun tartışmaların yapıldığı bir süreç yaşanıyor. AKP’nin adına sağlık devrimi dediği Sağlıkta dönüşüm(!) programıyla neo-liberal piyasa dinamikleri ekseninde sağlık alanı yeniden yapılandırılıyor. 

Her ne kadar negatif etkileri çok kısa bir süre önce yoğunlaşmaya başlamış olsa da esasında bu programın; sağlık harcamalarının her ülkede hızla artmasına, teknoloji ve bilginin gelişmesiyle beraber sağlık sektöründen artan beklentilere,dünya bankasının özellikle gelişmekte olan ülkelerde artan rolüne ve dünyada yaşanan ideolojik değişime bağlı olarak dünyadaki reform hareketlerinin başlangıcından itibaren sürekli gündemde olduğunu söylemek mümkün. 

Sağlıkta Dönüşüm Programının öncesinde sağlık sektörü en genel anlamıyla hem hizmet sunumunda hem de finansmanında parçalanmış ve karmaşık bir yapı olarak tanımlanabilir. Hizmet sunumunda temel kurum Sağlık bakanlığı olmasına karşın SSK’nın kendi kurumlarına sahip olması, bazı kamu kurumlarının çalışanlarına kendi sağlık kurumları aracılığıyla hizmet vermesi, sevk zincirinin gerektiği gibi işlememesi nedeniyle en basit sağlık problemlerinin bile ikinci ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerinde çözümlenmeye çalışılması sağlık hizmetlerinin sunumunda çok başlı, ne hizmet alanın ne de hizmet verenin memnun olmadığı bir yapının ortaya çıkmasına neden oldu. Hizmet sunumunun yanında finansmanında da parçalanmış yapılardan herhangi birine bağlı olanlar sağlık hizmetlerini alırken farklı kurallara tabi oldukları için hem sağlık kurumlarından faydalanmada hem de ilaç alımı gibi konularda ciddi eşitsizlikler ortaya çıkıyordu.. 

- BHF: Peki bu düzenlemeler neleri değiştirdi. Bunlar hayatımıza nasıl yansıdı veya yansıyacak? 

- Ege TÖK: Sağlıkta reform programıyla beraber bahsettiğimiz parçalı hizmet sunumunda ve finansmanında önemli değişimler oldu. Deyim yerindeyse gelen gideni arattı ve biz sağlık emekçileri olarak dramatik bir şekilde eski sistemin muhafızları gibi gösterildik. Sağlık ocakları yerini aile hekimliklerine bıraktı.Aile hekimleri birinci basamak sağlık hizmeti sunar ve hastaları gerektiği taktirde(!) bir sonraki basamağa sevk eder. Sağlık hizmetine ihtiyacı olan her bireyin bir aile hekiminin listesine kaydolması zorunludur ve aile hekimine listesinde kayıtlı olan kişi sayısına göre ödeme yapılır. Bu uygulamayla aile hekimi bir tüccar kimliğine bürünür hastaysa müşteri.. 

Hizmet sunumunda reformun ikinci önemli ayağı özerk sağlık işletmeleri kabusudur..Sağlık işletmeleri gelirleri ve giderlerini kendisi karşılayabilen,verimlilik ilkesine göre yönetilen, sözleşmeli personel çalıştıran,fiyatlarını en büyük kar,eser miktarda hizmet sunumuna dayalı pazarlıklarla belirleyen idari açıdan özerk işletmelerdir.kamu hastaneleri de sağlık bakanlığının bu ulvi kriterlerine uymak koşuluyla özerk işletmeler haline gelir. 

Programın finans ayağını beslemek için tüm toplumu kapsayacak bir genel sağlık sigortası kavramı ortaya çıktı. Bu sigortayla beraber bütçeden sağlığa ve sosyal güvenliğe ayrılan pay azaltılıyor,sağlık hizmetleri özelleştiriliyor, koruyucu sağlık hizmetleri değil daha çok para getiren tedavi edici sağlık hizmetleri yani her ne kadar sağlığı güvence altına almak şeklinde tanımlansa da GSS ( Genel Sağlık Sigortası!) insanların sağlığından çok harcamalarla ve bu harcamaların nasıl karşılanacağıyla ilgileniyor 

- BHF: Buna biz öğrenciler öznelinde baktığımızda düzenlemeler hayatımızda ne gibi sonuçlar doğuracak? 

- Ege TÖK: 25 yaşın altındaki üniversite öğrencileri varsa ebeveynlerinin sağlık güvencesinden yararlanmaya devam edecek ve herhangi bir prim ödemeleri gerekmiyor. Fakat 25 yaşını doldurmuş üniversite öğrencileri prim ödeyecekler. Ödeyecekleri primin miktarı da gelir tespitine göre belirlenecek. Gelir tespiti haneye giren aylık gelirin hanede yaşayan kişi sayısına bölünmesiyle yapılıyor.. Gelir tespiti için sosyal güvenlik merkezine başvurmayan öğrenciler en yüksek miktardaki zorunlu sağlık primini ödeyecekler.. Prim ödemenin yanında sağlık hizmeti alan herkes hastaneye gittiğinde muayene, eczaneye gittiğinde reçete parası ödeyecek.. 

- BHF: Bu sürece karşı ne gibi bir mücadele süreci geliştirildi ve devamında geliştirilecek mücadele hatları nelerdir? 

- Ege TÖK: Türkiye sermaye sınıfı ve emperyalizm ile işbirliği içindeki hükümetler tarafından yıllardır piyasalaşmaktadır. Gelinen noktada sürecin etkisiyle kamucu anlayışlar ve kurumlar tasviye ediliyor toplumsal adaletsizlik çürüme yükseliyor sınıflar arası uçurum gittikçe artıyor.Süreç ilerledikçe sağlık her geçen gün hak olmaktan çıkıp ayrıcalık haline geliyor.. Böylesi bir yıkıma dur diyebilmek için biz öğrenciler tüm sağlık emekçileriyle beraber hareket ettik.Mücadelenin ana halkası halkın eşit parasız hakkaniyetli sağlık hakkıdır buradan doğru 2 yıl içinde iki kez hem fakültelerde hem de işyerlerinde genel grev örgütlendi, geçen yıl 13 martta tüm sağlık emekçilerinin katıldığı bir eylem yaptık.Bundan sonraki süreçte yapacaklarımızı yine hep beraber kurgulamaya devam ediyoruz.Taleplerimizde ısrarcı olarak herkes bizi duyana kadar bağırmaya kamusal alan sermayeye kapanana kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder