28 Ağustos 2012 Salı

O BİZİM KAHRAMANIMIZDI, O METİN KURT'TU!

 O Benim İlk Kahramanımdı

O; sahalara çıkan ilk siyahi futbolcu Isabelino Gradin’di...

O; siyah derili olduğundan oynamasına izin verilmediği için yüzünü pirinç tozuyla beyazlaştırıp sahaya çıkan Carlos Alberto’ydu...

O; gol atınca “rakip futbolcular üzülür” diye sevinç gösterisi yapmayan alçak gönüllü Jose Piendinene’ydi...

O; kornerden ilk gölü atan Arjantinli sol açık Cesareo Onzari’ydi...

O; röveşatıyı ilk yapan Şilili kızılderili David Arrellano’ydı...

O; “6 bacak" Leonidas ya da“Çılğın Ayak” Garrincha’ydı...

O; “tango en iyi antremendır” diyen Moreno’ydu...

O; topa sevgilisi gibi davranan Didi’ydi...

O; kısa boyuyla sahanın imparatoru “Napolyon” Kopa’ydı...

O; hiçbir defans oyuncusu tarafından tutulamamış, artık olmayan bir ülkenin, Yugoslavya’nın unutulmaz sol açığı Dragoslav Sekularac’tı...

O; uçak kazasından bile sağ çıkan İngilizler’in, sağanın tüm sol yanını emanet ettiği Bobby Charlton’du...

O; sahaya sigara, içki içip çıkan efsane Yaşin ya da soyunma odasında köpüklü bira içerek ısınan Uwe Seeler’di...

O; 1942’de “kazanırsanız ölürsünüz” tehdidine rağmen sahaya çıkıp Nazileri perişan eden ve kurşuna dizilen Dinamo Kiev’li 11 futbolcudan biriydi...

O; liman işçilerinin grevini destekleyen bir cümleyi sırtına yazmış olduğu için cezalandırılan İngiliz futbolcu Robbie Fowler’di...

O; “Denizler idam edilmesin” diye imza toplayan Metin Oktay’dı...

O; 1994’te futbol sendikası kurmak amacıyla çalışmalara başladıkları için üzerleri çizilen; Maradona, Stoichkov, Bebeto, Gascoigne, Francescoli, Laudrup, Zamarano, Hugo Sanchez’di...

O; futbolun kâr getiren bir sanayi dalına dönüştürülmesine ve futbolcuların sömürülmesine karşı çıkan bir emekçiydi...

O; Metin Kurt’tu!

Benim ilk kahramanımdı...


Soner Yalçın - Odatv.com


*****     *****     *****     *****     *****     *****     *****

“Futbolu Borsada Değil Arsada…” 
Metin Kurt’a Saygı

Cumartesi günü (25 Ağustos2012) ikindi vakti Ataşehir Mimar Sinan Camii avlusunda musalla taşı üzerinde sarı kırmızılı bir tabut vardı. Üzerine hem Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) orak çekiçli bayrağı serilmişti, hem de Galatasaray’ın bayrağı… İkisi de sarı-kırmızı idi. Ama ortaklık bu kadardı. Onun dışında her şey 180 derece açı yapıyordu.

Tabutun içinde boylu boyunca yatan Metin Kurt, Türkiye’de futbol alemi içinde belki de benzeri olmayan tek örneği oluşturuyordu. Hem çok parlak bir futbolcuydu hem de hakkını aramasını genç yaşta öğrenmiş bir sosyalistti. Örgütlü topluma inanıyordu. Bunun için de çaba harcadı… Hem de şöhretli bir futbolcuyken başkaldırdı!

Doğal olarak affedilmedi.

Metin Kurt 1970 yılında PTT’den Galatasaray’a transfer oldu. O yıl sadece Galatasaray’ın değil Türkiye’nin “Taçsız Kralı” Metin Oktay jübilesini yapmış, yeşil sahalara veda etmişti. Bir Metin gitmiş, başka bir Metin gelmişti.

Ziya Adnan’ın son röportajında Metin Kurt’a o dönemin en can alıcı sorusuna açıklık istiyordu:
-Sizden Metin Oktay’ın yerini doldurmanız beklentisi var mıydı?
-Vardı elbette… Ben de elimden geleni yaptım, üç yıl üst üste şampiyon olduk. Takım içinde en fazla gol atan oyuncu olmuştum!

1976 yılında GS Türkiye Kupası maçında Ankaragücü’nü elemişti, takım 10’ar bin lira galibiyet primi alacaktı. Yönetim vermeyince Metin Kurt önde diğerleri arkada tepki gösterdiler. Antrenmana yarım saat geç gideceklerdi.
Büyük kulüplerin böylesi şeylere tahammülleri yoktu. Allah korusun futbola da “anarşi” girebilirdi. Metin Kurt o yıl Kayseri’ye gönderildi.

Eğer profesyonel futbolcuları örgütleyebilseydi ne olurdu? Geçen yıl Amerika Ulusal Basketbol ligi NBA’deki toplu sözleşmede yaşananlar olabilirdi. Sporcular Sendikası NBA gelirlerinin yüzde 55’i talep ediyorlardı, işverenler ise yüzde 50- yüzde 50 olsun diyorlardı.

Metin Kurt standartları yükseltmek istiyordu…

Cezalandırıldı. Tek başına… Bu yüzden “yalnız adam” unvanını aldı. Ölüm haberi gazetelerde yer aldığında pek çok yazı, haber, yorum yayınlandı onun hakkında… Ancak aşağıdaki bilgileri sanıyorum ilk kez okuyacaksınız.
Bana Altan Ertürk yazıp gönderdi. Altan, DİSK Maden-İş’in 1970’lerdeki Genel Sekreteri Mehmet Ertürk’ün oğludur. Metin futbolu bırakmaya karar verdiğinde Ertürk’e gidiyor, jübilesi için ne yapabileceğini soruyor. Ertürk, Macaristan’daki sendikacı arkadaşlarını devreye sokup ünlü bir Macar takımının İstanbul’a gelerek maç yapması sözü alıyor.

Ama o tarihte Metin Kurt o kadar yalnızdır ki, bırakın yıllarca şampiyonluk yaşadığı-yaşattığı Galatasaray’ı, her hangi bir takım (ünlüler takımı da dahil) bulunamıyor. Metin bir kez “aforoz” edilmiştir.

Cumartesi günü Metin Kurt’un cenazesinde hem Fenerbahçeli hem de Beşiktaş formalı taraftarlar da vardı.
Metin Kurt sadece bir futbol efsanesi değil, bir insanlık abidesi olarak yaşamını noktaladı. Öldü kelimesi onun durumunu açıklamaz. Arkasından yazılanlar, söylenenler alt alta geldiğinde tek cümle ortaya çıkıyor:
-Metin Kurt’a saygı!


Nazım Alpman - BirGün



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder