25 Temmuz 2012 Çarşamba

GÖRDÜNÜZ MÜ NE İÇİN 'EVET' DEDİNİZ?


Ne desek, nasıl başlasak bilemiyoruz. AKP ve RTE sağ olsun bizi yanıltmadı. Referandum süreci ve öncesi sosyalist solun yaptığı bütün değerlendirmeler, bütün tahminler ve 'niyet okumalar' gerçek oldu. Bizim tarih önünde her söylediğimiz doğrulanırken ve haklılığımız kanıtlanırken, 'yetmez ama evet'çi tayfanın da rezilliği, rüsvalığı, ve bilcümle aptallığı ifşa olmuş oldu. Tabi bu zevatın rezilliği yıllar öncesinden belliydi fakat bu referandum bu kişilerin artık sol içinde barınmayacağını ve ya en azından barınmaması gerektiğini gösterdi.

Eğer konuya giriş yaparsak, referandumda 'yetmez ama evet' diyenlerin temel saikleri şunlardı; 'Türkiye'de Kemalist bir askeri vesayet rejimi vardır ve AKP bu referandum ile bu vesayet rejimiyle hesaplaşmayı, geriletmeyi, daha da önemlisi sivil bir rejimi inşa etmeyi başarabilir. Yargıda da etkin olan bu vesayet rejimi, referandum ile dağıtılıp demokratik bir yargı merci oluşturulabilir. Bu referandum ile memura toplu sözleşme ve grev hakkı tanınmaktadır. Yapılan değişiklikler ile 12 Eylül askeri-faşist darbesiyle hesaplaşılacaktır. Biz 'evet' diyoruz ama bunun yeterli olmadığını da söylüyoruz. Bu referandumda hayır veren devrimciler; ulusalcılarla, faşistlerle aynı safta yer alma tehlikesine rağmen hayır diyorlar ve bunlar ne 12 Eylül ile hesaplaşılmasını istiyorlar, ne de askeri vesayetin son bulmasını istiyorlar.' En genel haliyle zırvaladıkları bunlardı. 

Bu durumda cevap olarak kendi söylediklerimize bakmakta fayda görüyoruz. Peki bizim cenah ne diyordu? Bizler şunu diyorduk; 'AKP 12 Eylül rejiminin bir uzantısı ve devam ettiricisidir. Bu nedenle 12 Eylül darbesiyle hesaplaşamaz. Hem 12 Eylül darbesiyle hesaplaşmak, işin başındaki beş tane doksan yaşındaki generali yargılamakla olmaz. 12 Eylül ile hesaplaşmak işkenceyle ve işkenceyi yapanlarla, işkenceyi yaptıranlarla, işkenceye göz yumanlarla hesaplaşmaktır. Bu darbeye zemin hazırlayanlarla, destekleyenlerle ( siyasetçisinden -medyasına kadar) ve darbenin arkasındaki asıl güç olan ABD'yi hedef almadan bir hesaplaşmadan bahsedilemez. Bunun dışında yapılacak her şey orta oyunudur. Evet yargı anti-demokratiktir fakat  AKP yargıyı demokratikleştirmek şöyle dursun, yargıyı kendine bağlamak için bu değişikliği istemektedir. Memura toplu sözleşme ve grev hakkı verileceği büyük bir yalandır. AKP toplu sözleşme değil toplu görüşmeyi hedeflemektedir. Emekçiler ile hükümet anlaşamaz ise hakem heyetine gidilecek, hakem heyetini üyelerinin büyük bölümünü ise yine hükümet belirleyecektir. Yani her halükarda AKP'nin dediği olacaktır. Yasalarımızda kamu görevlileri için olmayan grev hakkı bu yasayla getirilmiyor, aksi gibi kamu görevlilerinin hakları törpüleniyor. Bizler askeri vesayeti savunmuyoruz bunun ortadan kalkmasını istiyoruz ama askeri vesayetin yerine de AKP'nin tek adam diktatörlüğünü, sivil vesayetini de savunacak değiliz. Bir de bizleri yani bu sisteme karşı en çok mücadele vermiş, eline silah almış olan devrimcileri bu rejimi desteklemek ile suçlamak safdilliliktir. Biz sadece bu referanduma hayır demiyoruz, biz 'iki hayır birden' diyoruz. Biz '12 Eylül anayasasına da, AKP anayasasına da hayır' diyoruz.'  Evet bizim savlarımız ise bunlardı ve elimizdeki bulgulara bakarsak biz '2 hayır birden' diyenler haklı çıktı. 

Nitekim referandumdan sonra yapılan HSYK atamaları tam bir AKP kadro dolumu işlemi idi. Öte yandan iki yıldır ÖYM'ler ile ülkede estirilen terör ise cabası. Toplu sözleşme olmadığını 2 ay önce gördük. Grevin yasak olduğunu ise THY emekçileri sayesinde öğrendik. Ayrıca askeri vesayetin son bulmadığını tersine vesayetin el değiştirdiğini görmemek ise saflıktır. Tabi  Madımak Oteli davasının zaman aşımıyla düşürüldüğünü unutmamak lazım. Bir de 4+4+4 sistemi ve imam hatipler meselesi var ki anlatsak roman olur. Bunların yanında o kadar güzel bir sözde 12 Eylül yargılaması gördük ki, son derece kötü bir orta oyunu. Hazırlanan iddianameye göre her şeyin suçlusu sosyalistler ve devrimciler. Utanmasalar Kenan paşayı değil bizleri yargılayacaklar. Yani sizin ve bizim anlayacağımız;  rejim değişmedi, demokratikleşme olmadı, sivillik-mivillik yalan daha ne olsun derken 3. yargı paketi hikayesi gündeme geldi. İçeriğini tartışmak anlamsız, zira yeterince tartışıldı. Sonuçlarına bakacak olursak şunu görüyoruz; eli kanlı ülkücü faşist katiller salıveriliyor. Evet cevapsız bıraktığımız son eleştiriye geçebiliriz. Biz faşistlerle ve ülkücülerle aynı saftaydık (hoş evet oyu verenlerin yüzde kaçının ülkücü olduğu araştırılsa eminiz bu tez kendiliğinden çürür ama neyse). Ama onlar değildi. Dün salınan ülkücü-faşist katil Muhsin Kehya diyor ki; 'Referandumda evet verenlere teşekkür ederim'. Kalkıp 'bakın gördünüz mü, işte sonuç bu nasılda yanıldınız' desek boşa, kimin kimlerle saf tuttuğu, neyi desteklediği ortadayken bunun üzerine bir şeyler karalasak yine boşa... Biz en iyisi susalım da cevabı 'yetmez ama evet'çi şaşkalozlara faşist katil Muhsin Kehya versin. Hey! Duyuyor musunuz? Faşist katiller size sesleniyor. Muhsin Kehyalar size teşekkür ediyor!  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder