21 Temmuz 2012 Cumartesi

SUCU GELDİ RECEEEEEEPPP…

Bir başbakan teknoloji bağımlılığı kongresi yapılsa nasıl bir konuşma hazırlayabilir? Nelerden bahsedebilir bu ülkede? Kendi mücadelesini, zaferlerini yaşayamadan bilgisayar oyunlarıyla tatmin olan gençlik, dejenere olmuş ilişkiler yaratan bir sanal iletişim çılgınlığı ya da yabancılaşmanın, bireyselleşmenin bize dayattığı sanal mutluluk ve paylaşımlar. Bunlar gibi pek çok şey yer alabilir tabi konuşmada. Peki kadınların su taşımadıkları, bebek bezini elinde yıkamadıkları halde az çocuk yapmalarına ne dersiniz? 

R.T.E. Teknoloji Bağımlılığı Kongresi’nde tam da bu konuya değindi.30-40 yıl önce kadınlar daha zor durumdaymış. Elde çamaşır, bebek bezi yıkanır, su taşınırmış. Ve şimdiki kadınlara bunlar verilmesine rağmen bezler bile işin bitince katla at yapacak kadar pratikken şimdi işi kolay kadınlar 1-2 çocuk yeter diyormuş. Ha bir de bu ülkenin o çocuklara ihtiyacı varmış. 

Konuşmanın neresinden tutsak elimizde kalıyor. Sanki halktan yanaymışçasına, halktanmışçasına bir hava yaratan bu konuşmalar artık daha da ne olduğunu belli etmeye başladı. Ve varsa halktan bir yanı 30-40 yıl önce ilk çöpe atılan bezle kenara attığı kesin. Bugün kadınların hayatı kolaymış! Evet! Hayat çok kolay. Şanslı olup 14-15’inde gelin olmazsan, liseyi üniversiteyi tacize tecavüze uğramadan atlatırsan, elindeki kısıtlı paradan baban para ayırır da seni üniversiteye yollarsa, bir de komşu teyze senin bacaklarının arası hala kapalıyken birini bulur, o da seni beğenir de evlenirse hayat çok kolay. 

Peki ya 14ünde gelin gidip yaşlı kocasının bezini yıkayan kız çocuğu çok mu makbul? Ya da çocuk esirgeme kurumlarında, yurtlarda, sokaklarda meşrulaştırılmış tacizlerle tecavüzlerle şiddete uğramış kadınlar, kendi bedeni hakkında aldığı kararlarla yaşayan kadınlar çok mu suçlu? 

Dereler, denizler satılırken neden bizim evimizde su var diye mahalle başından taşımıyoruz diye bizi suçlayanlar o suları taşırken erkekler de yardım etmeliydi demedi? Kendi karısından bahsederken ‘benim çocuklarımı büyüttü’ diyerek doğurulan çocuğun ona ait olmasını vurgulayan R.T.E. 4 çocuğun bakımını yapan kadını sadece geldiği ideolojinin de ona verdiği ‘kadın ne kadar cefakâr, vefakârdır o kadar değerlidir’ vurgusunu çok iyi yansıtıyor. Büyükşehirde bir yerden bir yere gidişin dahi en az 1 saat olmasına karşın bebek 1 yaşına gelene kadar verilen Süt izninin yalnız 1.5 saat olması da daha fazla cefa çekip kutsallaşalım diye olsa gerek. 50 kadından az çalıştıran iş yerlerinde kreş açma zorunluluğu olmaması da biz kutsallaşalım diye tabi. 

Biz maaşlara zam yap biz çocuk yapalım koca maaşı yetsin demiyoruz. Biz ne R.T.E.’ye ne başkalarına yapacağımız çocuğun hesabını vermiyoruz. Biz suyu beraber taşıyacağımız, çeşmeleri mahalle köşelerinden evlere getirilecekse beraber getireceğimiz günler için mücadele veriyoruz. Bir bebek yapılacaksa elini sallasan işsize çarptığı bir ülkede bir kişinin çıkıp da ülkenin çocuğa ihtiyacı var demesiyle değil, gerçek planlamaların yapıldığı ve planların daha fazla ve daha ucuz işgücüyle %1’in zengin etmek için yapılmadığı bir dünya için yan yanayız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder