21 Temmuz 2012 Cumartesi

İKTİDAR KISKACINDAKİ EĞİTİM FAKÜLTELERİ

Türkiye'de öğretmenlerin sorunları her geçen gün artarken, öğretmenler güvencesiz çalışmaya ve yoksulluğa mahkum edilirken, öğretmen adaylarının, yani eğitim fakülteleri öğrencilerinin kaygıları da artıyor. Biliyoruz ki her iktidarın yetiştirme projelerinin olması kaçınılmazdır ve her muktedir kendi vatandaşını özenle, çekirdekten yetiştirmek ister. 

Eğitim fakültelerinin görevlerinin ilköğretim ve ortaöğretim okullarında görevlendirilecek öğretmenleri yetiştirmekle sınırlı olmadığı bellidir. Eğitim fakülteleri, eğitim bilimleri alanının farklı disiplinlerinde bilimsel bilgi üretmekle ve bunların sonucunda toplum ve bireyler yararına eğitim politikalarının oluşturulmasında sorumluluğu en fazla olan kurumlardır. Tam da bu noktada ve bu nedenle, özellikle son zamanlarda çok hızlı artış gösteren bir gericileşme gözlemliyoruz, hatta tarikatların üniversite ayağındaki en kuvvetli örgütlenmeleri bu kurumlardadır. Birçoğumuz, neredeyse, üniversiteye yerleşip yerleşmediğimizi, yurt başvurularımızın sonuçlarını onlardan öğreniyoruz. ‘Bizim yurt olanağımız var, sizin kazandığınız okulda arkadaşlarımız var…’ telefonlarıyla öğrencilere ulaşabiliyorlar. Son yıllarda eğitim fakültelerinde ciddi bir yığılma oluşunu da bu hareketlenmeye bağlayabiliriz. Bugün AKP, yıllardır eğitim alanında üretilen bilimsel bilgileri ısrarla görmezden gelmiş, ülkedeki eğitim sistemini yeniden yapılandırırken eğitim fakülteleri de başta olmak üzere hiçbir kurumun görüşlerine başvurmayı aklından dahi geçirmemiştir. AKP'nin, eğitimi sürüklediği gerici ve piyasacı girdap karşısında, eğitim hakkına sahip çıkan öğretmen adaylarının mücadelelerini yoğunlaştırmaya başladığını söylesek de, Türkiye’de yetmişin üzerinde eğitim fakültesi bulunmasına rağmen, sürece tepki gösterenlerin sayısı ne yazık ki çok sınırlı kalmıştır. Birçok eğitim fakültesinin üniversite içindeki yerleşimden uzak oluşu, dolayısıyla üniversitenin genel havasından da yoksun kalması, cemaat örgütlenmelerinin insanların ailelerinden uzak kaldığı için yardıma muhtaç oluşunu kullanması, çıkarları doğrultusundaki yolda hiç kimseyi hiçbir şeyi tanımayan AKP’nin jet hızıyla aldığı kararlar, sürecin bize ne getireceğini kavrayamadan kendimizi içinde bulmamız da bunları etkileyen sebeplerdir elbette. 

Eğitim fakültelerinde bulunan öğretim üyesi sayısının diğer fakültelerdeki öğretim üyesi sayısından az olması ve öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının en çok eğitim fakültelerinde olması bir başka sorundur. Geleceğin öğretmenlerini yetiştiren bu kurumlarda uygulanmakta olan programlarda yer alan derslerin niteliksiz olduğu, eğitimin gerektiği şekilde işletilmediği apaçık. Çok fazla öğretmen mezun oluyor, paralelinde bunların çok azı iş buluyor, dershanelerde çok ucuza çalıştırılan öğretmenler için işsiz öğretmenler tehdit unsuru olarak öne sürülüyor. Hal böyle olunca öğretmenin yaşam koşullarının zorluğu giderek artmakta, toplumsal rollerindeki etkinliği ise giderek azalmaktadır. 

Bir ülkenin geleceğini belirleyecek olan biz öğretmenlerin yetiştirildiği eğitim fakültelerinin gündemine dair daha duyarlı olmamız ve bu gündemlerin genel siyasetimizle bağlarını güçlü tutabilen yeni araçlar üretmemiz, hem de bir an önce işe koyulmamız gerekiyor. Açgözlüler nerede duruyor, nerede yolumuza taş koyuyorsa biz de orada karşılarında duracağız. Üniversitenin özneleri olarak ‘gerici, piyasacı eğitime karşı nasıl bir eğitim’ istediğimizin bilincine varıp, kendi sözümüzü söylemenin vaktidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder