21 Temmuz 2012 Cumartesi

"YANGIN KAVMİNDENİZ/ NE GİYSEK ALEV."

Yürüdüler ellerinde taşlar, ellerinde sopalar… Yürüdüler pis ağızlarında kutsal saydıkları her şeyin adı; Allah, Kur’an ve Muhammed… Yürüdüler hedefleri kafirlerdi, hedefleri dinsizlerdi, hedefleri Kızılbaş Alevilerdi… 

En sonunda vardılar. Karşılarında bir otel vardı. İçinde bir avuç can. Bağırıyorlardı; ‘Tekbir, Allahu Ekber’, ‘ya Allah, Bismillah, Allahu Ekber’, ‘Müslüman Türkiye’… Önce taşladılar. Doğru ya dine göre şeytan taşlanmalıydı ve içeridekiler kuşkusuz ki onlara göre şeytandı. Oysa Hz. Muhammed, Kur’an’a göre merhametlilerin en merhametlisi değil miydi ve onun ümmetinin de sünneti gereği merhametli olması gerekmez miydi? Ama onlar değildi. Tekrar bağırdılar; ‘Yakın, Yakın’. Yaktılar tam 35 canı diri diri yaktılar. O gün Hasret’i yaktılar, Asım’ı yaktılar ve daha 12 yasındaki Koray’ı diri diri yaktılar… 

Cumhurbaşkanı baktı gerçi ona göre yakılan 35 can vatandaşı değildi, onun vatandaşlarının burnu bile kanamamıştı. Başbakan baktı, tabi ona göre devlet için kurşun atanda yiyende şerefliydi ve o gün 35 insanı diri diri yakanlarda en şereflilerdendi. Bakan baktı, vali baktı, tüm Türkiye baktı… Kimse kılını dahi kıpırdatmadı. 

Acının yanan ateşi hiç söner mi? Köz olsa da cayır cayır yanar en ufak dokunuşta. 19 yıldır acının ateşi cayır cayır yanıyor bağırlarımızda. Tedavi edilmez onarılmaz bir yara sanki yayılıyor da yayılıyor. O gün o oteli yakanlar, bu gün iktidar koltuğunda oturuyor. Kalbimizin bir köşesinde taşıdığımız adalet umudunun boşa olduğunu her seferinde suratımıza vuruyorlar. Yargılayacağız deyip birkaç kişiyi topladılar. Asıl sorumluları yakalamamak için ellerinden geleni yaptılar. Yetmedi yakanlara avukatlık yapanı bakan yaptılar. Daha kötüsü olabilir mi?, derken onu da yaptılar. Kendi savcılarını o görkemli saraylarında topladılar, kendi hakimlerine zamanaşımı kararını onaylattılar. Sürekli yanan ateşi beslediler, ‘vatanımıza, milletimize hayırlı olsun’ diyerek bir odun, Madımak’ı katillerin anma evi yaparak bir odun daha ve kaybettiklerimizi anmak istediğimizde yüzümüze biber yazı sıkarak bir odun daha… 

Yanan ateşi söndürmek için hiçbir ‘devlet büyüğü’ bir şey yapmadı. Açıktır bundan sonra bu yangını ancak her türlü baskıdan, katliamdan ve gericilikten tavizsiz şekilde hesap soranlar ancak bu yangını söndürebilecektir. Madımak katliamıyla yüzleşebilmek bu ülkenin vicdanın tekrar oluşturulabilmesi için önemlidir. Ve vicdan da insana özgü bir şeydir. İnsanlığını unutup yakanlardan, onları aklayanlardan ancak insan olabilme eylemi neticesinde kurtulunabilir. Bu ülkenin vicdanını tekrar yaratmak ve temizlemek, katliamı düzenleyenlerden ve onların bu günkü siyasal temsilcisi AKP’den hesap sorarak olabilir. Hesap sormak için ise; Tek Yol Faşizme Karşı Savaşta’dır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder