19 Eylül 2012 Çarşamba

ÖĞRENCİ YEMEKLERİ - KARANFİL

Mangal, ramazan pidesi kokuları ve tatil ile tekrar kavuştuğumuz anne yemeği lezzetiyle geçen aylardan sonra yine burada buluşmak sevdiğine yemek yapmak kadar güzel bir duygu. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bundan önceki tariflerimizde öğrencilikten kaynaklanan alışkanlık ile bol bol yer verdiğimiz patates ve çeşitleri ile ilişkimize bir süre ara vereceğimizden emin olabilirsiniz. Zira patates her ne kadar içerisinde insan için gerekli tüm besleyici bileşenleri içeren, yağsız bir ürün olsa da mutfağımızda yarattığımız bu kalorik devrime son vermenin zamanı geldi. Ayrıca bunları yazışımızdan da anlaşılacağı üzere öğrenci yemeklerini yenileyerek ona yeni baharatlar katmaya karar verdik. Mesela biraz kuru karanfil koyacağız kenarlara, liberal bakteriler çoğalmasın diye. ‘Aaaah ah benim bi karın ağrım var da söyleyemiyorum Tayyipçim’ diyen Obama’ ya da zencefil vermeyi düşünüyoruz. Buna karşı beyni ve insancıl tüm uzuvlarının kangren olduğunu bu yaz da bize anlatmaya çalışan Tayyipçiğine ise sonunda çareyi bulabildik. Meğer babaannelerimiz zamanında Turgut’ la, Süleyman’ a bir türlü yutturamadıkları şuruplarının formülünü kenara saklamışlar. Açıklıyoruz… Saf alkol ve karanfil yağı. Evet. Bu sene bizi karanfil kurtaracak. Belki de bizi ancak karanfil olmak kurtaracak ve bu sene yine bunu anlayan birçok yeni arkadaş aramıza katılacak. 

Aslında Bi Haber’ deki diğer arkadaşlar da yaz boyu sitemizden mümkün olduğunca değindi bu yazıda değineceğim konulara, bu nedenle ‘Yemeğimi yapar giderim.’ diye düşünüyordum. Fakat bir yandan da yemeğimi sunacağım masaya bir el atmadan edemiyorum. Son birkaç ayı düşününce yapılırken hiç süzmeden aylarca bekletilmiş bir sirke gibi geliyor gündemler gözüme. Ele almaya iğrenecek boyuta getirdiler bu cam kavanozu fakat odanın kapısını kapatmak da çare olmuyor bu kokuya. Diğer taraftan bu sirkeyi gazetesine döküp camını parlatmaya çalışan onun bunun(ama katiyen halkın olmayan) gazetecilerinin de var olması ‘Acaba bu sirke bilerek mi böyle pis kokutuluyor?’ demeye sevk ediyor insanı. Neyse… ‘Bu mutfak bizim!’ diyor ve cam kavanoza doğru ilk adımlarımı atıyorum.

Önce Bi Haber’in yurdundan, üniversiteden bakmak lazım sanırım. Ve ilk adımda karşımıza çıkan her üniversiteye zorunlu bütünleme sınavı uygulamasının gelmesi oldu. Hem de ücretsiz(lütfetmişler ya). Sonra bir baktık, her yaz beklenen ‘harçlara zam yapıldı-yapılacak’ telaşının yerini harçların kaldırılması aldı. Sonra tam biz ‘Var bunda bi iş.’ demeden öğrendik ki ikinci öğretimler zaten harç ödemiyorMUŞ. O ödenen öğrenim ücretiyMİŞ. İkinci öğretimler için ayrıca yasa değişikliği gerekirMİŞ. E koca devlet şimdi bununla da mı uğraşsınMIŞ. Zaten daha çok çalışılsalarmış da birinci öğretim kazansalarMIŞ. Mış, miş, muş… 

Koca devlet nelerle uğraşıyor bir de bununla mı uğraşsınMIŞ. Aynı puanla başka bir üniversitede birinci öğretim okuyacak bir öğrenci o üniversitede ikinci öğretim okuyabilirMİŞ. Zaten yeterli istihdamı sağlamayan devlet bu kadar gence yeterli eğitimi de gece gündüz demeden aynı şartlarda vermek zorundayMIŞ. 

Ve tüm bu mışlaşmaların içinde (tamamen organik olan biber gazımızın içinde seyreltilmiş olarak bulunan ve yiyince öldüren) sri lanka biberi kadar acı olan ise bunların öğrenciler tarafından da söylenebilmesi. Bologna sürecinden, piyasalaşmadan bahsetmeden bu konudan bahsetmek elbet yüzeysel olacak ama tüm bunların farkında olmasa bile insan sadece insan olduğunun farkına varsa yine de der mi bunları acaba? Elbette bunları diyenler zaten parasız eğitim mücadelesi verenler değil ama bu mücadeleyi ikinci öğretimlerin de verdiğini biliyorsa, ikinci öğretimlerin yarısı kadar ödediği harcın kalkmasının bile madden ona verdiği rahatlamayı hissediyorsa toplanacak bu paranın başkalarını mağdur etmesi neden bu kadar mutlu ediyor acaba bunları diyenleri? 

Ve tüm bunların içerisinde kampüsten dışarı çıkıyoruz.

Bir sonraki adım… İzmir, Foça, kan, faşizm… İzmir’ le zorla yan yana getirilmeye çalışılan kelimeler.

Bir adım daha… Türkiye, savaş, Suriye, perişanlık.

Bir adım… Aylardır toplu sözleşmeleri ve bundan doğan haklarını hükümet ve Faruk Çelik yüzünden alamayan işçiler.

Bir adım… Kürtaj tartışmalarıyla bedenine dair kendi dışında herkesin laf söyleyebildiği ama yaz gelince yine yanında çocukları tarlalarda mevsimlik işçiliğin yükünü çeken, eve temizliğe giden kadınlar.

Bir adım… Daha oyun çağında okula alınan, ortaokulda meslekten habersiz meslek seçmesi beklenen ama genelde imam hatip dışında da meslek ortaokulu bulamayan, bulsa da seçmeli ders çıkmazında kalan 4+4+4 mağduru çocuklar.

Bu koku her yere bu kadar sinmişken yemek yapmak öyle zor ki. Bu sefer yemek yapmayacağız ama yaz boyu vişne, kayısı bahçelerinde dayanışma için sıvadığımız kollarımızı bir kat daha sıvayıp bu mutfağı da hep beraber temizleyeceğiz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder